Ezop milattan önce yaşamış bir köle. Kölelikten azad edilince; kendini eğitime, anlatıcılığa, masala vurmuş. Kralın parasını çalıp halka dağıtınca bir gün, tutmuş kral, Ezop'un boynunu vurdurmuş. Sözlü dönem tabii o dönem. Öyle karton, kağıt hak getire. Dilden dile, gönülden gönüle, sayısı 500'ü geçen masalları olduğu söylenir. Bilmem, efsane mi gerçek midir?
La Fontaine'den sonra ustasını da okumuş olduk böylece. Gerçi bu kitapta masallarının kaçta kaçı ola? Bilinmez. Ama Batı kanonunun masal türünün temel taşlarını az buçuk yerleştirmiş olduk. Darısı Andersen ve diğerlerine.
MasallarAisopos · Bordo Siyah Yayınları · 20172,462 okunma
Bu kitap bana sanki Andersen, La Fontaine Masalları gibi bir izlenim verdi. Yani Türk versiyonu gibi. Birkaç tane minik hikaye… Okuması keyifliydi. Okumak için zaman ayırmak, üstüne düşünmek gerek bir kitap değil de böyle bir akşamüstü çay eşliğinde okumalık bir kitaptı bence. Eğlenceli ve kısa. Kötü yanına gelecek olursak (benim için kötü) fazlasıyla betimleme vardı. Bir de şahsen ben uzun cümlelerden de hoşlanmam. Onun dışında güzeldi, okunaklıydı. Samipaşazade Sezai’ye saygılarla… Eline sağlık. Okuyacak olanlara da keyifli okumalar dilerim.
Küçük ŞeylerSamipaşazade Sezai · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201813,1bin okunma
Eşeği sırtındaki tuz çok ağırmış diğer eşeğinde sırtındaki hiç ağır değilmiş geçmek için sudan geçeceklermiş sırtında tuz olan eşeğin suya geçerken tuzları erimiş diyerek şeyin ki de ağırlıkla geçmiş götüren kişi de çok şaşırmış onu zorla geçirdiğini görünce o kadar şaşırmış ki Ama en başta sırtında tuz olan eşek sırtında hafif olan eşekten yardım istemişti eşek kardeş sahibimiz görürse çok kızar demiş sırtındaki hafif olan eşek
Ah biz ne çok isteriz, görmemeyi….
Bende ki iki delik kapatılmadı. Neler denedim inanın! Bir kuşa gidip tek tek oysun istedim. Az az, yavaş yavaş alsın istedim görümü. Kuş zehirleneceğinden korktu. İnsanlığıma dokunmak istemedi. Sonra bir horoza gittim, sen asil hayvansın. Sana bir şey olmaz dedim. Horoz, istemem benim gibi binlerce asil ne de çabuk zehirlendi, bir bilsen dedi. Ardından bir kedi. Sizler, kediler dünya dışı yaratıklardansınız. Birkaç tırmık yeter bana dedim. Gerindi ve uğraşamam senle dedi. Sonra bir koyundan yünlerini istedim. En azından kapatayım dedim. Senin beyazlığın gözlerimi karartsın. Koyun güldü, çobanım için bunlar, sana veremem dedi. Şimdi burada Yediz olsaydı La Fontaine masalları sunardı bize. Hangi hayvanın beni kurtaracağını o bilirdi. Çobanın koyunu keseceğini o bilirdi. Yediz burada yok!
La Fontaine "Bir masal iki parçanın bir araya gelmesiyle yapılır. Bu parçalardan biri masalın bedeni, öteki canıdır denebilir. Beden masalın kendisi, can ondan çıkan derstir." demiş. Bu kitap bedensiz canlar ile doluydu. Birbirinin tekrarı nitelikte olan masalları okurken çok sıkıldım. Birkaç cümle ile anlatıldığı için ne hayal dünyasını geliştirir ne de edebi zevk verir. Bu yavan kitabı hiçbir yaş grubuna tavsiye etmiyorum.
MasallarAisopos · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20182,462 okunma
Bu yaşamdaki aşinalık her şeyin sıkıcı görünmesine neden olur, çünkü korkunç ya da garip görünen şey, gözlerimize alışmak için zaman verildiğinde oldukça sıradan görünür. Bu konuya girmişken şunu da söyleyeyim: Sahilde nöbet tutan ve çok uzakta yüzen bir şey görünce elinde olmadan, "Yelkenli! Yelkenli! Güçlü savaşçılar!" diye bağıran nöbetçiler olduğunu duymuştum. Beş dakika sonra görünen şey bir posta gemisidir, sonra bir kayık, sonra balya ve en son olarak da yüzen birkaç tahta parçasıdır. Bu hikâyenin uyacağı çok sayıda insan biliyorum: uzaktayken büyük gibi görünen ama yakına gelince pek bir şeye benzemeyen insanlar...
VEBAYLA CEZALANDIRILAN HAYVANLAR
Tanrı öfkesini günahkar dünyaya belirtmek için korkunç bir salgın gönderdi. Cehennemde doldurulan küçük zehir şişeleri her hayvanın üzerine düştü. Hepsi ölmemişti, ama ölüme yakın bir şekilde yatıyorlardı ve hiçbiri sönmekte olan hayat ateşini yeniden canlandıracak yakıtı aramıyordu artık. Hiçbir yiyecek arzu
📚
Klarnet ustası Mehmet Veli Kanık ile Fatma Nigar Hanım'ın ilk çocukları olarak 13 Nisan 1914'te İstanbul Beykoz'da dünyaya gelen Kanık, çocukluk yıllarını İstanbul'da geçirdi.
Halk dilini kullanmayı benimsedi
Türk edebiyatı tarihinde yenilikçi fikirlerin ilk savunucularından biri kabul edilen Kanık, şiirin ölçü, uyak gibi